31 Ocak 2009 Cumartesi

uf-o diyorlar

etnik olarak dolduruyorlar...
gizli gizli işliyolar filmlerde anne...
ufo hayvanını sevmemizi istemiyorlar...
kötüdür diyorlar anne...
sanırım birşeylere hazırlıyorlar bizi...
korkuyorum anne...

28 Ocak 2009 Çarşamba

BİR SABAH KALKTIĞINDA

Bir sabah kalktığında ak düşmüş olacak orana burana
Dökülmemişse henüz saçık kılın
Bir sabah kalktığında dermansız
Kaykılmak isteyeceksin en rahat olduğun yere
Bir sabah kalktığında eski sabahları anacaksın
Dinç ve neşeli, ileriye baktığın günleri
Bir sabah kalktığında çektiğini göreceksin bedeninin
Yad edeceksin eski boyunu posunu
Bir sabah kalktığında yana bakamadan
Koşturacaksın pisuvara, tuvalete
Bir sabah kalktığında uykusuz geceleri anacaksın
İç çekerek hayıflanacaksın haline, sigaraya içkiye kızacaksın
Sonra bir sabah hiç kalkmayacaksın
Aklını başına topla!!! Gençsin sen!!!
Henüz girmişken 30 yaşına,
Bakmadan geçmişindeki galonlarca Uludağ gazozuna,
Keyfini sür seni bekleyen sayılı yılların...

Sarıoğlan der ki;
Ey karaoğlan vaktiyle değerlendir gençliğini
Pişman olursun kaybedince diriliğini....

DOĞUMGÜNÜN KUTLU OLSUN OSMAN...

26 Ocak 2009 Pazartesi

sevgi deryası no:2

bol malzemesi olanda,
gözler ona bakanda,
derdi bol olanda,
malı saklamak lazımdır...

bol malzemesi olanda,
yağmur gibi yağanda,
naci kepi takanda,
malzeme aynen duranda...

bol malzemesi olanda,
hayvan beslemek kolayda,
dehlemek zor olanda,
HAYVANI BESLEMEMEK LAZIMDIR...

YAZSAM MI?

Yazsam mı Badi'nin beni çağırdığı bloga ne kadar kızdığımı kendime ve bok etsem mi adamın keyifli blog ortamını diye düşündüm. Sonra diğer bloguma yazdım hırsla klavyeye vurarak parmaklarımı... Can sıkıntısı ya bu aralar sardırdım odama şunu yapayım bunu edeyim diye, masaydı kitaplıktı sırada yeni masaüstü sonra halı şifonyer gardırop... Çok korkuyorum ama çok korkuyorum bunları tamamlamaktan... Sonra sıra gelecek mutfağa, hadi dolapları yenileyeyim dicem sonra banyo! Dikdörtgen lavabolar bir harika... Hele aynalı dolaplar!!!

Hepsi birer proje sanırım ama herhalde asıl proje çocuk olurdu!!! Korkunç bişi, bitmeyen proje, hergün daha ileri daha iyiye daha güzele itekleme çabam olurdu herhalde... Yok, yok çocuğa yazık olur benim gibi babası olursa... Ama çok severim, bayılırım ona, fazla mı titrerim üstüne bilmiyorum ama çok sevsin beni isterim, hayranlık da olsun tabi biraz!!! Belli bu dünyaya belirli belirsiz hiçbi iz bırakamayacağımız bari beni iyi anan bir evlat bırakayım değil mi?

Ama sonra birisi demişti, reklam olmasın diye ismi vermiyorum, sen dedeni ne kadar tanıyorsun, ya dedenin babasını!!!! Evet, sadece babamın göbek adı dedemin babası benim için, bırakacağımız iz de ancak o kadar olur 3. kuşağa. Yeter artık iyi geceler...

23 Ocak 2009 Cuma

MAVİ

Mavi? deniz, yaz, kumsal, tatil, yupiii...
Deniz? dalgalar, su sesi, dalgalarla sürüklenen kumun sesi hatta daha bir büyük dalga ile ıslanan kuru kum kitlesinin hışırtısı, kum daneleri arasına sıkışan havanın ait olduğu yere dönüş vakti..
Dalga? Deutsche welle Almanya'nın sesi radyosu, aslında sanırım "Alman Dalgası" manasına gelir.. Garip oldu şimdi Türkçemiz sağolsun...
Bahadırcım "welle welle schön schön" veya "sehen die welle" ifadelerini anımsar mısın?

21 Ocak 2009 Çarşamba

Hmmm

Pek meşhur Uzak filmi Şişli'de çekilmiş, mutlu oldum ahiplendim hikayesini... Parçası olduğumu sandım herhalde... Filmin sahneleri hoşuma gitti, bahar gelsin istedim hıdrellezde coşalım istedim aniden... Hepinizi de davet etmek istedim, sonra daha büyük evim olsun istedim hep birlikte kalabilelim diye. Bu arada Taksim'e de çıkmamışım haftalardır, özledim hareketi curcunayı...
Yalnızlaştım, yalnız bıraktım kendimi...

20 Ocak 2009 Salı

MANTAR

Sinir oldum silindi bütün yazdıklarım bir yanlış hamleyle ama niyet ettim yeniden dökmeye buraya aklımdakileri…
Mantar demiştim nedir? Soya soslu tavuğun tali elemanı, mantar kebabında kaşarın kabı, ayak parmakları arasındaki sinir kaşıntının kaynağı yada genitallerde en bi sinir bozucu rahatsızlık…
Her yıl yaklaşık 100 milyon şişe şarap tüketiliyormuş Türkiyemde, bazısında plastik uyduruk mantar olsa da nerden baksanız 80-90 milyonu bildiğimiz mantardır bunların… Ama bu mantar tek, bu mantar özel…
18lik iki delikanlının yetişmeye çalışırken yaşadıkları hüsran o…. O hem acı, hem tatlı bir şişe şampanyanın mantarı… Sanki hiçbir zaman erişemeyecek iki günümüz erişkinin yetişkinliğe giden treni kaçırdığı akşamın bileti o… Kesilen bilete bakınca zamanda önce geri sonra ileri gidip yaşı geçkin delikanlıların o sözü geliyor aklıma “insan ancak aynaya bakınca anımsıyor yaşını, zihninde hep çocuk kalıyorsun”….
Mantarın şişesine geçtiği tarih bilinmez ama şişenin mantarını o mantar yapan tarih çok net mürekkeple işlenmiş gövdesine;

16/11/1997 Saat:1:40

Mantarın sloganı ise ebedi “HALA ABAZAN”


O hüsranların tatlı, sevinçlerin coşkun, kahkahaların naif olduğu günlerden selam getirsin istedim hepinize...

O günlerden bugüne sevgilerle,

Not: Mantar kadar şişesindeki köpüklü şaraba da saygımız sonsuz


18 Ocak 2009 Pazar

yabancı gelin

naklen özet:

dışarda elenmeyi bekleyen kızlardan timoti son anda hiç beklenmedik bir damat adayı tarafından kurtarılır...kız neşeyle kendini kaybeder, ağlar..."hadi bakalım, go your home" der sunucu...

ağlak ama neşeli timoti içeri girer girmez 2-3 tane damat annesi etrafını sarar...aralarında en içten olan anne şunu der:

... "şaka kızım şaka (sarılma, sırta pat pat)", "how are you?yes"...

bu sahne karşısında kız ağlamaya devam eder...

16 Ocak 2009 Cuma

taraftar köşesi no:1


şampiyonuz şarkısı

re re reğğ
ra ra rağğ
glu glu glu glu
vak vak vak...

13 Ocak 2009 Salı

sinema yorumları no:1

brokeback mountain (ibne kovboylar) : ang lee 2005

------------------------------------------------------------------------
özet (summery):

brokeback dağında kovboyluk yapmaya hevesli iki genç kovboyun bir akşam birbirine kayması üzerine gelişen olaylar...

one day...in brokeback mountain...2 cowboy fuck eachother very much...lots of thing happens afterwards

------------------------------------------------------------------------
yorumlar(comments):

kırk yıl düşünsek aklımıza gelmicek bir yapım...kovboyluk çok zor bir meslek, olcak şey değil..."balık tutmaya gidiyorum" diye aleni bir şekilde karılarını kandırmaları filmdeki ahengi bozmuş...

40 years i think, i can't find it...being cowboy very hard, not nice...saying "i go to hold a fish very much" is a bad lie to fool wifes, break the films emotional harmony, ambiance very much...

12 Ocak 2009 Pazartesi

kitap yorumları no:1 "çelişki"

alıntı:

"...naaptığının farkına yeni varıyordu...kendince gururunu kurtarmış tavrını koymuştu...'ama son gülen ağlamaz ki' diye düşündü...bi terslik vardı bu işte..."
---------------------------------------------------------------------------------
yorum:

- insanoğluyuz yahu...gurur dediğin şeyinde bir karşılığı olmalı insan için...herşeyin bir karşılığı vardır...haz var dimi gurur karşısında...kendin için yaptığın iyiliğin, bilgeliğin hazzı......bok vardır hacı...su, hava, ateş, tahta var bu dünyada...faydası varsa ruhuna, bünyene, cebine alacaksın ihtiyacını...gururu yiyiceksin afiyetle... - demek geliyor içimden zaman zaman...çoğunlukla demiyorum ama...insanım çünkü...istersem son gülerim, sonrada ağlarım hafız...

yeni yıl

yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl,
herkese kutlu olsun...
yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl,
herkese mutlu olsun...

mutlu olsun yapraklar,
barrağım obamalar.
mutlu olsun yapraklar,
barrağım obamalar.

yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl,
herkese kutlu olsun...
yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl,
herkese mutlu olsun.....

"ruhu yakalamak için copy paste kullanılmamıştır"

7 Ocak 2009 Çarşamba

mini macera no:1 "sütü sevenle kamyoncu temel"

saat 19.00 sularıydı...sütü seven pikniğini tamamlamış mangalını çantasına koyuyordu...gece kararmış, hava serinlemişti...yola kadar yürüdü...orman ürküttü onu...üstüne montunu giydi elini uzattı...

20 saattir yoldaydı temel...coşkulu yalnızlık, sırt ağrısı canını sıkıyordu...az kaldı diyordu sürekli kendine...

derken yolda bekleyen birini gördü...huyu değildi yolcu almak...vakit geçer dedi ve durdu...

"hayrola birader nereye?"

"çorum kağızman'a gidiyorum"

"atla kardeş"

ilk beş dakika sessizlik hakimdi kamyona...çekingen bakışlarla inceledi kamyonu...ne bir aksesuar, nazarlık, anonim yazı hiçbirşey yoktu...rahatsız edici derece yalındı...ilk alındığı gün gibi...sormak istedi nedenini, soramadı...

temel ortamın sessizliğini bozmak istedi...annesigilin hazırladığı çantadan bir tane muz çıkardı...

"yer misin?"


muza baktı ve şehvetle;

"yanında bir de süt olsa dadından yenmez"...

kamyon yavaşladı...temelle sütü seven bir anda kendilerini çılgınlar gibi öpüşürken buldular...sonrada çayırda...

evlendiler...1 sene sonra güzel mi güzel kız çocuğu sahibi oldular...adınıda aşklarının hatırası olması adına "temmuz" koydular...


"aşkı arayan arkadaşlarıma ithaf edilmiştir"

6 Ocak 2009 Salı

Yeşil

Evet, yazıyorum. Burada ilk defa! evet... Badi'ye teşekkürler

Yağmurlu gecede güzeldin sen yeşil yaprak, koparılmasaydın keşke hiç ait olduğun daldan... Salınsaydın rüzgarda yeşilinle, damarlarınla. Sabah masamda kurumuş halini hiç görmeseydim. Kuru halini de sevdim senin ama yeşilin kadar değil. 15 gündür durmasaydın masamda kurumuş, buruşuk halinle...

Koparılmasaydın da yazmasaydım bu abuk satırları...

4 Ocak 2009 Pazar

3 Ocak 2009 Cumartesi

tek

bazı insanlar tek doğar...

lise ve ortaokulda hatta ilkokulda çok arkadaşları olmaz...belkide hiç olmaz....

üniversitede takıldığı insanlar sevgilileri olur... hiç biri kalıcı deildir...hep geçer...

evlenebilir...ama karşısındakine varlığını teslim edemez...hep içinde saklar kendisini...

çok başarılı olabilir...yüzlerce tanıdığı olabilir..insanlar arayıp sorabilir...ama ne o diğerlerine, ne de başkaları ona kendinden bir parça vermez...belki bir bira, ikide muhabbet sunabilir, diğerleride ona...

her an herşeyden vazgeçebilir...hayatını dünyasını bir anda değiştirebilir...bencillik deildir aslında bu...özgürlükte...

yalnız ölür genelde...geçen yıllar kendinle savaşları kaybetmesine sonuç olur...

gurur deildir onun yalnızlığı...tercihte değil...

öyledir işte...